Pazar, Kasım 16

“Robot gibi çalışırsan robot işini elinden alır”

Gerd Leonhard, teknoloji dergisi Wired’ın “Avrupa’nın en etkili 100 ismi” listesine dahil edilen bir fütüristtir. Bu ay 21-22 Kasım’da Türkiye E-Ticaret Haftası kapsamında İstanbul’da bir konuşma yapacak. Alman fütürist, tipik teknoloji odaklı düşünürlerden biri olmadığıyla tanınıyor. Pratik bilgeliğin peşinde koşan ve insanlığın iyiliği için tekno-iyimserlikten nasıl uzak durulacağını bilen bir fütürist. İnsanlığın geleceğine odaklanan Leonhard, “İyi Gelecek: Teknolojiyi Kontrol Etmek, Geleceği Korumak” başlıklı konuşması öncesinde sorularımızı yanıtladı.

“Her zamankinden daha büyük bir yol ayrımındayız: insanlar ve makineler, iyimserlik ve korku, cennet ve cehennem…” diyorsunuz. Bugün yaptığımız seçimler gelecekte gezegenimizi nasıl etkileyecek?

Bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde enerji, su, gıda ve hastalıklar gibi pek çok sorunun çözüldüğü bir tür “geleceğin Nirvana’sını” yaratma olanağına sahibiz. Ya da harekete geçemezsek ve bu olağanüstü bilimsel gücü yalnızca kâr ve güç arayışına yönlendiremezsek, yeterince geniş düşünemediğimiz için çöküşümüzü hızlandıracak bir sarmal yaratabiliriz. Bugün karşı karşıya olduğumuz sorun işbirliğinin, aklın, ortak amacın ve küresel farkındalığın eksikliğidir. Önümüzde sadece 5-8 yılımız var. Bu süre zarfında işbirliği yapmayı öğrenmeli ve yeni güçleri doğru şekilde kullanabilmeliyiz. Umut işaretleri var. Gerçek eylem muhtemelen bu dönüşümü tetikleyen yıkıcı bir an (yapay zekanın neden olduğu borsa çöküşü gibi) meydana geldiğinde başlayacak.

Yapay zeka insanlığı yepyeni bir seviyeye mi taşıyacak yoksa bizi önemsiz mi kılacak?

Yapay zeka, insan olmanın anlamını değiştiren ilk icattır. Yapay zekayı benzeri görülmemiş bir ilerleme için bir araç haline getirebileceğimize inanıyorum. Ancak bunun için kâr, büyüme ve güç odaklı yaklaşımdan vazgeçip 5P gündemi dediğim değerlere odaklanmalıyız: insan, amaç, barış, gezegen ve refah. Bunu güvenli bir şekilde yapabilecek bir mekanizma kuruluncaya kadar süper zekanın (insan zekasını aşan yapay zeka) veya yapay genel zekanın (AGI) gelişimini de askıya almalıyız.

Gerd Leonhard

Teknolojinin insanlığı tehdit edecek boyutlara ulaşmaması için önlemler neler olmalı?

Kesin çözüm “geçilmez kırmızı çizgiler” yaratmaktır. Bu hatların küresel yaptırımlarla korunması gerekiyor. Örneğin nükleer füze sistemlerini çalıştırmak için yapay zeka kullanımının kesinlikle yasaklanması gibi kuralları içermelidir. Ancak bu tür önlemlerin gerçekten işe yaraması için öncelikle düşünce tarzımızı kökten değiştirmeliyiz. “Para kazandıran her şey iyidir” yaklaşımından, “İnsanlar, gezegen, amaç, barış ve refah için iyi olan her şey”e geçmemiz gerekiyor. Yani sürdürülebilir ve insanlara hizmet eden yeni bir kapitalizm biçimine ihtiyaç var.

Son 10 yılda yaşadığımız teknolojik dönüşümleri hangi yönlerden olumlu, hangi yönlerden riskli buluyorsunuz?

RNA’daki keşifler (protein dizilerini kodlayan ve sentezini sağlayan RNA molekülleri) ve GPT 1 (ilk büyük ölçekli dil modeli) gibi tıp ve yaşam bilimlerindeki gelişmeler heyecan vericidir. Nükleer füzyon enerjisindeki, elektrikli araçlardaki ilerlemeler ve yapay zekanın günlük işlerle ilgili basit görevlerdeki yetenekleri de umut veriyor. Tüm teknolojik gelişmelerin, kullanılıncaya kadar olumlu potansiyele sahip olduğunu söylemek doğru olur diye düşünüyorum. Endişe verici olan, bu teknolojilerin çoğunu yanlış kullanmamızdır. 4 yaşındaki çocuklar için yapay zeka oyuncakları üretmek, öğretmenlerin yerine robotları koymak,friends.ai gibi sahte flört uygulamaları oluşturmak, yapay zeka kontrollü silah sistemleri geliştirmek… Bunların hepsi tehlikeli örnekler. Gerçek risk, bu teknolojilere ilişkin standartların, kuralların ve genel anlayışın eksikliğidir.

Yapay zekanın ilişkilerimize ve iletişimimize etkileri hakkında neler söylemek istersiniz?

Tehlike yine aynı noktada; tembellik, sorumluluktan kaçma ve insanlığa yabancılaşmadır. Artık çok daha kolay ve rahat göründüğü için dijital arkadaşlıkları gerçek arkadaşlıklara tercih etmeye başlayabiliriz. Ancak bu, insan olmanın anlamının tersine çevrilmesidir. Maalesef bu alan yapay zeka şirketleri için büyük bir büyüyen pazar haline geliyor. Başka bir deyişle insan ilişkilerini, duygularını ve etkileşimini yazılım ve makinelerle değiştirin. Bu sahte yeni dünyaya karşı çıkmalıyız.

Yapay zekanın insanların bazı işlerini elinden alacağı söyleniyor. Gençler hangi becerileri geliştirmeli?
tavsiye eder misin?

Yapay zekanın büyük ölçüde tüm rutin veya tekrarlanan görevleri (işleri değil) üstlenmesi oldukça olasıdır. Dosyalama, denetim, idari işler, düşük seviyeli mali tavsiyeler gibi. İşinizin %30’u rutinse uyum sağlayabilirsiniz; Ancak %90’ı rutin olan bir işte çalışıyorsanız (çağrı merkezi gibi), bu “yanan bir platformun üzerinde durmak” gibidir.

Hangi önlemler alınabilir?

Yeni işlerin çoğu insanlara özgü alanlarda olacak: sosyal bakım, refah,
olma (kendini sağlıklı ve mutlu hissetme durumu), yaşlı bakımı, çocuk gelişimi gibi. Eğitim sistemi de öyle
Kökten dönüşmesi gerekiyor: Bilgiyi ezberleyip kullanmak (yani yapay zekayla rekabet etmek) yerine, insana özgü becerileri geliştirmeye odaklanmalıyız: sezgi, yaratıcılık, hayal gücü. Kısacası; Robot gibi çalışırsan robot işini elinden alır. Ancak bir robot gibi öğrenirseniz geleceğin işlerine asla hazır olamazsınız.

‘ZİHİNSEL VE ​​AHLAK BAĞIMSIZLIĞIMIZI KORUMAMIZ GEREKİYOR’

Teknoloji hayatımızı kolaylaştırırken aynı zamanda bizi tembelleştiriyor. Aklımızdaki en basit hesaplamaları bile yapmayız. Bu zihinsel tembelliği önlemek için ne yapmalıyız?

Eğitim, öğretme ve öğrenme süreçlerinde insan doğasını kabul etmeli; Eleştirel düşünme yeteneğimizi ve şefkat, hayal gücü gibi eşsiz insani niteliklerimizi güçlendirmeliyiz. Örneğin el yazısı dijital geleceğimizde pek kullanışlı görünmeyebilir; Ancak beynimizin gelişiminin önemli bir kısmı elle yazmayı öğrenme süreciyle tetiklenir. Son kitabım “Teknoloji İnsanlığa Karşı”da insan merkezli birkaç karşı önlem önerdim:

Bilinçli dijital disiplin: Empati, etik ve yaratıcı problem çözme gibi insanlığı tanımlayan alanlarda otomasyonu bilinçli olarak sınırlandırmalıyız. Teknolojiyi bir araç olarak kullanmalı, düşünmenin yerini almasına izin vermemeliyiz.

“Andritmlerin” gelişimi: Algoritmalardan farklı olarak bu terim, duygular, şefkat, etik ve sezgi gibi insana özgü nitelikleri ifade eder. Bu yönleri güçlendirmek zihinsel ve ahlaki özerkliğimizi korumamızı sağlar.

İnsanları ön planda tutan bir dönüşümü benimseyin: Teknolojik verimliliği insani değerlerle dengelemek; Bu, teknolojiye harcadığımız enerjinin aynısını insanlığın gelişimine de harcamak anlamına geliyor.

Eğitim ve çalışma yaşamının yeniden tasarlanması: Veri depolama ve işleme odaklı sistemler yerine, yaratıcılığa, eleştirel düşünceye ve etik akıl yürütmeye öncelik veren öğrenme yöntemlerini teşvik etmeliyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir